Frank Hoca'nın erlenmayerleri ve Covid-19 aşı piyasası savaşları

Yıl 1934 ya da 1935 olmalı, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde 4. Sınıf öğrencilerinin Fizyopatoloji pratik imtihanı yapılacaktı. İç Hastalıkları Profesörü Doktor Erich Frank, Nazi Almanya’sından kaçıp 1933 Üniversite Reformu öncesinde Türkiye Cumhuriyeti’ne sığınmış değerli Alman bilim insanlarından birisiydi. Sınavda tek bir soru sorulacaktı. Sınav salonundaki büyük kürsünün üzerinde iki büyük erlenmayer tüpü vardı, tüplerin birisinde sarı renkli bir sıvı, diğerinde ise kırmızı renkli bir sıvı olduğu görülüyordu.

İlk öğrenci sınavın yapıldığı amfiye girdi, Prof. Frank büyük kürsünün üzerindeki erlenmayer tüplerini gösterdi ve sordu,

“Ne görüyorsunuz?”

Öğrenci başını kaldırdı, yüksek kürsünün üzerindeki tüplere baktı ve biraz düşündükten sonra yanıt verdi,

“Sayın Profesör, sağdaki erlenmayerde idrar var, diğerinde ise kan var.”

“Emin misiniz?” dedi Profesör Frank.

“Evet, sayın hocam eminim.”

“Kaldınız sayın öğrencim, çıkabilirsiniz.” 

Sınıfta 140 civarında öğrenci vardı. Bütün öğrenciler sanki sözleşmiş gibi aynı yanıtı vermiş ve sınavda herkes başarısız olmuştu. Profesör Frank, sınavdan sonra bütün öğrencileri büyük amfiye topladı. Durgun ve biraz üzgün olduğunu belli eden bir sesle konuşmaya başladı.

“Sevgili öğrencilerim, şaşkınlık içindeyim. Hepiniz sınavda başarısız oldunuz, çok üzgünüm.  Sınav salonuna birer birer girdiniz, büyük kürsünün üzerindeki tüplere baktınız ve sağdaki tüpte idrar var, soldaki tüpte ise kan var dediniz.”

Arka sıralarda oturan bir öğrenci elini kaldırdı,

“Peki, Sayın Profesör doğru cevap neydi?” dedi.

“Doğru cevap, sağdaki erlenmayerde idrar var, diğerinde ise kan var olmalıydı arkadaşlar” dedi Profesör Frank.

Sınıfta bir homurdanma başladı.

Az önce soru soran öğrenci biraz sinirli bir ses tonu ile sordu,

“O zaman neden bütün sınıf başarısız oldu Sayın Profesör?”

Frank hoca sakin bir eda ile konuşmaya başladı,

“Değerli arkadaşlar, hepiniz sınav salonunda kürsünün üzerindeki tüplere aşağıdan baktınız ve doğru olduğunu zannettiğiniz, tahmin ettiğiniz şeyi sorunun cevabı olarak söylediniz. İçinizden bir kişi bile gözlem yapmak için kürsüye çıkmak ihtiyacı duymadı. İçinde idrar var dediğiniz tüpü elinize alıp koklamadınız, idrarın kendine özgü kokusu var mı diye merak etmediniz. Bir kişi bile yukarı çıksaydı, kürsüde, iç rafın üstünde ışığı yanan bir mikroskop, pipet, lam ve lamel olduğunu görecektiniz. İçinde kan olduğunu tahmin ettiğiniz tüpten bir damla örnek alıp mikroskopta inceleyebilirdiniz, alyuvarları, akyuvarları gözünüzle görüp o sıvının gerçekten de kan olduğunu tespit edebilirdiniz. Oysa siz, sadece aşağıdan tüplere baktınız ve bana tahminlerinizi, doğru olduğunu zannettiğiniz ihtimalleri söylediniz.”

“Genç arkadaşlar, sizler iki yıl sonra mezun olarak Türk Milletine doktor olarak hizmet edeceksiniz. Bir doktor asla gerçek olduğu bilimsel olarak kanıtlanmamış sözleri yüksek sesle insanlara aktaramaz. Bizler, Tıp mesleğinin ustaları olarak sadece gerçek olduğunu bilimsel gözlem ve deneylerle kanıtladığımız gerçekleri konuşuruz, ağzımızdan sadece gerçekler dökülür bizim. İnsanlar bu nedenle bizim ağzımızdan çıkan her söze büyük bir güven duyarak inanırlar, asla şüphe etmezler. Hepinizi Eylül ayında bütünleme sınavında görüşmek üzere bu soruyu yaz tatiliniz boyunca düşünmeye davet ediyorum. İyi tatiller diliyorum.”

1930’lu yıllarda dünyanın en ünlü ve saygın İç Hastalıkları hocası olan Prof. Dr. Erich Frank aynı zamanda çok değerli bir eğitimciydi. Eylül ayındaki bütünleme sınavında öğrencilerine aynı soruyu sordu, öğrenciler tek tek gözlemler yaparak “sağdaki erlenmayer tüpünde idrar var, soldaki tüpte ise kan var Sayın Profesör.” yanıtını verdiler. Herkes sözlü sınavı geçerek yazılı sınava girme hakkını kazanmıştı ve artık hepsi bir Doktor gibi düşünmeyi ve konuşmayı öğrenmişlerdi.

Bu öyküyü 1979 yılında Türkiye İşçi Köylü Partisi İstanbul İl Başkanı olan rahmetli Halim Spatar ağabeyimizden dinlemiştim. 1951 Tevkifatında, Menderes hükümetinin polisi tarafından İstanbul Tıp Fakültesi son sınıf öğrencisiyken, Türkiye Komünist Partisi Gençlik Örgütü üyesi olduğu için hapis cezası alan ve Üniversite öğrenciliği haklarından mahrum edilen Halim ağabey doktor olamayışının hüznünü yaşardı ve özellikle biz Tıbbiyeli genç devrimcilerin eğitimine çok önem verirdi.

“Frank Hocanın Erlenmayerleri” öyküsü, 1940’lı yıllarda da, 1970’lerde, bizim öğrencilik yıllarımızda da bilimsel düşünme alışkanlığının, Tıp ahlakının, doktorluk mesleğinin temel değerlerinin özlü bir ifadesi olarak anlatılırdı.

COVID-19 AŞISI İÇİN MEDYA SAVAŞLARI

İnsanlık 29 Aralık 2019 günü Çin Halk Cumhuriyeti’nin Wuhan kentinde ilk defa görülen ve yaygın adı ile Covid-19 Virüsü olarak tanımlanan yeni bir koronavirüs türünün yol açtığı ciddi bir salgın hastalık ile mücadele etmek zorunda kaldı. Birkaç ay içinde dünya üzerindeki hemen her ülkede on milyonlarca insanı etkileyen Covid-19 Virüsü, bu yazı yazılırken dünya ölçeğinde 53.467.371 insanın hastalanmasına yol açtı. Bu hastaların 1.304.938 tanesi de hayatını kaybetti.

Dünya ekonomisi Covid-19 salgınından çok kötü etkilendi, insanların moralleri bozuk ve salgının ne zaman gücünü kaybedeceğine ilişkin tatmin edici bir bilgi de yok.

2020 Ekim ayının sonuna doğru Avrupa ülkelerinde günlük yeni hasta sayıları hızla yükselmeye başladı. Nisan ve Mayıs aylarında salgın hastalığı biraz denetim altına almış gibi görünen Almanya, Avusturya gibi gelişmiş kapitalist ülkelerde günlük yeni hasta sayıları on binin üzerine çıktı.

Salgından en çok etkilenen ABD toplumu, artık hastalığı kontrol altına alamayacağını, bütün ümitlerinin yeni ilaçlar ve aşılar geliştirmekte olduğunu Genel Kurmay Başkanının ağzından ilan etti.

Geçen haftadan beri insanları saran karamsarlık ortamına, ABD merkezli ilaç tekeli Pfizer ile Almanya’da yaşayan Türk bilim insanı Prof. Dr. Uğur Şahin ve eşinin kurduğu ve yönettiği Bion Tech firmasının geliştirdiği Covid-19 aşı adayı büyük bir ümit gibi pompalanmaya başlandı.

Önce ABD’nin ve dünyanın en büyük ilaç şirketi olan Pfizer CEO’su ortak oldukları Bion Tech aşı adayı hakkında bir açıklama yaptı. Henüz Faz III klinik araştırmaları yeni sonuçlanan aşı adayının Covid-19 pandemisini bitireceğini, iki doz aşı uygulanan gönüllü deneklerdeki başarı oranının % 90 olduğunu belirtti. Hızını alamayan sayın Pfizer CEO’su “Bizim aşı insanlarda bir yıl koruyucu etkiye sahip olacaktır.” diyerek insanların duymak istediği müjdeyi dünya basınına sundu.

Dün, yani 12 Kasım Perşembe günü, ülkemiz ve dünya basınında bu sefer Bion Tech kurucusu ve yöneticisi sayın Prof. Dr. Uğur Şahin’in basın toplantısı manşetlerden verildi.

Türkiye’de ve Dünyada bütün borsalar, “% 90 başarılı ve insanları en az bir yıl süre ile Covid-19 enfeksiyonundan koruyan muazzam Amerikan – Alman ortaklığı eseri yeni aşı bulundu” haberi ile uçuşa geçti. BionTech firmasının Frankfurt Borsasındaki değeri 30 Milyar Amerikan Dolarını aştı, halen de yükselmeye devam ediyor.

Önce sayın Dr. Uğur Şahin’in basın açıklamasını, 12 Kasım 2020 tarihli Hürriyet gazetesinin internet sayfasından bölüm bölüm aktaralım, daha sonra bu sözleri yorumlayacağız.

Şahin, geliştirdikleri aşının etkisine dair elde edilen sonuçlar nedeniyle, henüz resmen kanıtlanmış olmasa da, aşının virüsün bulaşmasını da önleyeceğine inandığını ifade etti."

"Aşının etkinliğiyle ilgili bazı önemli soruların önümüzdeki haftalarda ve aylarda yanıtlanabileceğini söyleyen Şahin, semptomsuz enfeksiyonları da durdurup durduramayacağı sorusunun yanıtının ise bir yılı bulabileceğini kaydetti."

"Aşının farklı yaş gruplarına farklı koruma düzeyleri sağlayıp sağlamayacağı sorusunun yanıtının üç hafta içinde belli olacağını ifade eden Şahin, farklı etnik gruplar üzerinde farklı etki gösterip göstermeyeceğinin de henüz netlik kazanmadığını söylüyor."

"Şahin, aşının üçer hafta arayla koldan iki doz halinde yapılacağını ve böylece en az bir yıllık koruma sağlayacağını kaydediyor."

"Pazartesi günü sonuçların açıklanması ardından BioNTech şirketinin hisseleri hızla arttı. Şirketin değeri 30 milyar dolara yaklaştı. "

"Ancak Şahin paranın şimdilik sadece "kağıt parçaları üzerindeki rakamlar" olduğunu söylüyor."

Tıp mesleğinden olmayan ve temel tıp eğitimi almamış okurlarımızı düşünerek, sayın Dr. Uğur Şahin’in basın açıklamasındaki sözlerini koyu renk yaptık ve en önemli ifadelerin altı çizildi.

Şimdi hepimiz kendimizi Erich Frank hocanın yerine koyalım ve Dr. Uğur Şahin’in konuşmasına sınav notu verelim.

Dr. Uğur Şahin “henüz resmen (yani bir ülkenin resmi ilaç ve aşı ruhsatı veren bilim kurulu tarafından onaylanmış) kanıtlanmış olmasa da, ürettiği aşının virüsün bulaşmasını önleyeceğine inandığını” söylemektedir. İnancını söylediği için Frank hocadan geçer not alamaz. Ne öğretmişti Frank hoca öğrencilerine “Bir doktor sadece kanıtlanmış bilimsel gerçekleri konuşur, zannettiklerini, doğru olduğunu tahmin ettiklerini konuşamaz.”

Dr. Uğur Şahin, ürettiği aşının etkinliği ile ilgili sorulara haftalar, aylar ve bazı sorulara da yıllar sonra yanıt verebileceğini söylüyor, ancak bu aşının başarı oranını % 90 olarak açıklıyor ve salgını bu aşı ile durduracağını ilan ediyor.

Dr. Uğur Şahin “İki doz aşı yapılan insanlarda en az bir yıl korunma sağlayacağını” söylemiştir. Bir tıp bilgisinin, yeni geliştirilen bir ilaç ya da aşının, dünya üzerindeki bütün doktorlar tarafından kabul edilebilmesi için, önce hayvan deneylerinde, daha sonra sınırlı sayıda gönüllü insan denekte ve son olarak da çok sayıda (on binlerce) gönüllü insan deneklerde denenmesi, kullanılması ve sonuçlarının bilimsel gözlemlerle kayıt altına alınması gerekir.  Dahası, bu deneylerin hastalara aşı ya da ilaç verilmeyen, plasebo dediğimiz etkisiz maddelerin verildiği eşit sayıdaki “kontrol gruplarının” sonuçları ile de karşılaştırılmış olması gerekir ki, aşının ya da ilacın etkisinden en kuşkulu uzman bile güven duysun ve emin olsun.

Dr. Uğur Şahin, geliştirdiği aşı adayının insanları “en az” bir yıl koruyacağını bilimsel olarak nasıl söyleyebilir? Bu iddiayı destekleyen kaç bin gönüllü denekin aşı yapıldıktan bir yıl sonra “koruma altında olduğunu” gösteren bilimsel çalışma sonucu vardır? Böyle bir çalışma sonucu olamaz, çünkü henüz aşı adayının yapıldığı insanların ancak birkaç aylık sonuçlarını alabiliriz.

Çünkü bırakalım Dr. Uğur Şahin ile Amerikan Pfizer Şirketinin aşı adayını, hastalığın dünyada ortaya çıktığı günün üzerinden sadece 10,5 (on buçuk) ay geçmiştir.

Eğer Dr. Uğur Şahin Frank Hocanın Erlenmayerleri öyküsünü dinleyerek doktor olmuş olsaydı, geliştirdiği aşı adayının henüz iki-üç aylık etkinliğini gösteren bilimsel veriler bile tam olarak elinde yokken böyle bir açıklamayı asla yapmazdı.

ABD ve Batı Avrupa ülkelerinde, “Big Pharma” adı verilen dev ilaç şirketlerini, bir bütün olarak Batı Tıbbı sistemini eleştiren çok sayıda doktor ile onurlu ve “satın alınamayan” doktor örgütleri bu konuda yoğun kampanyalar yürütmektedir.

Ülkemizde Tıp biliminin ve sağlık sistemimizin, bu temel değerler esas alınarak yapılacak düzeyli ve geniş katılımlı tartışmalar ile çok daha saygın bir konuma yükseleceğini ümit ediyoruz.

 

 

DR. M. KÜRŞAT BOZKURT

Etiketler
Covid-19 aşı savaşları