Geleceğe "Doğru Yolculuk"

Orhan Çakır, Medikritik için yazdı...

                Endüstri 4.0, 2011'de tartışılmaya başlandığından beri en yoğun konuşulduğu dönemi içinde bulunduğumuz süreçte yaşamaktadır. Hatta pandemi süreciyle birlikte ortaya atılan komplo teorilerinin bir kısmının merkezini oluşturmaktadır. Biz tabii ki burada komplo teorisi konuşmayacağız. Endüstri 4.0 ile ortaya çıkmaya başlayan yeni düzenin sağlık alanındaki değerlendirmesini yapıp planlamayı konuşacağız. Endüstri 4.0 , 2011'de hakkında başlayan tartışmalarla beraber sağlıktan ekonomiye kadar pek çok şeyi kökünden değiştirmeye başlamıştır. Endüstri 4.0'ın sağlık uygulamalarındaki izdüşümü olan Sağlık 4.0'ın tanımına baktığımızda; sağlık hizmetlerinin kesintisiz olarak e-sağlık ile devam ettirilmesi, tele tıp, robotik sağlık, yapay zeka, kablosuz portatif cihazlar ile beraber akıllı telefon ve tabletlerin aktif kullanımı, hastaya ait takip sensörleri gibi pek çok pratik uygulamanın gerçekleştirilmesi olduğunu görüyoruz. Sağlık 4.0 değerlendirmesi yapmadan önce kısaca endüstriyel devrimlerin sağlıkla ilgili izdüşümlerinin tarihini incelemede fayda görüyorum.

            -18. yüzyılda 1. Sanayi Devrimi ile başlayan su ve buhar enerjili makinelerle ortaya çıkan endüstrileşme süreci, aşının kullanımı gibi çeşitli birlikteliklerle Sağlık 1.0'ı oluşturdu.

            -1900'lü yıllar ile birlikte ilaç endüstrisindeki ilerlemeler ve antibiyotiklerin keşfedilmesiyle Sağlık 2.0 başladı.

            -1970'li yılların ortalarında kanıta dayalı tıp sürecinin gündeme gelmesi, görüntüleme tekniklerinin ilerlemesi ile Sağlık 3.0 başladı.

            -2011 yılından itibaren ortaya çıkan Endüstri 4.0 süreciyle birlikte gelişen yapay zeka, sensörler, e-sağlık gibi uygulamalarla Sağlık 4.0 başladı.

            Bu tarihsel bilgilerin ardından ülkemizin ve dünyanın sanayi konumuna baktığımızda Türkiye sanayisinin 2.0- 3.0 seviyelerinde, dünya sanayisinin ise 3.0- 4.0 seviyelerinde olduğunu görüyoruz. Bu bağlamda ülkemizin bu sanayi devrimini kaçırmaya hakkı yoktur ve hepimize birçok görev düşmektedir. Atılan olumlu adımlara, ilerlemelere rağmen bazı konularda gereken planlamada eksikliklerimiz mevcuttur. Bu değerlendirmenin ardından planlama süreci ile fikirlerimi paylaşmak istiyorum. Burada sağlık alanıyla ilgili olarak Sağlık 4.0 sürecinin etkisi ile mesleklerin ve mesleklere ait planlamanın öneminden, okuduklarım ve araştırdıklarımın yanı sıra katılmış olduğum kongre ve zirvelerin birkaçından bahsederek devam edeceğim.

            2017 Mayıs ayında İzmir'de katıldığım 1. Sağlık Hizmetlerinde İletişim Kongresi'nde Prof. Dr. Erol Özmen'in konuşmasında bahsettiği bir konu vardı. Artan teknolojiyle birlikte gelecekte birçok mesleğin değişeceği, bazı mesleklerin olmayacağı, bazı mesleklerin öne çıkacağından bahsetmişti. Öne çıkacak mesleklerin başında da hemşireliği göstermişti.

            Yine aynı şekilde katıldığım zirvelerden biri olan 2019 Ekim ayında İzmir'de Herkes İçin Acil Sağlık Derneği'nin düzenlediği Avrasya Sağlık 4.0 Zirvesi'nde Dr. Jeffrey ARNOLD ‘’Will doctors even exist in the year 2050? Everything you know about healthcare is about to change. / 2050 yılında doktorlar var olacak mı?  Sağlık Hizmetleri hakkında bildiğiniz her şey değişmeye başladı.’’ temasıyla konuşma yapmıştı ve öne çıkacak mesleklerin başında hemşireliği ve tıp mühendisliğini göstermişti. Gelişen teknolojiyle doktorların yerini robotların alacağı fakat bakım gereksinimi ve insanı ihtiyaçlar noktasında robotların etkisiz kalıp bu bağlamda hemşireliğin çok daha fazla öne çıkacağını söylemişti. Teknolojik gelişmelerin geldiği seviyeden bahsettiğinde ben dahil salondaki birçok arkadaşımız şok olmuştuk.  Sağlık 4.0 ile gelen ve gelmekte olan bu yeni teknolojiyle birlikte yapay zeka sayesinde şikayetlerinizi bir robota ifade edebilir, ardından uygun testlerinizi yaptırabilirsiniz.  Yine bu teknolojiyle ameliyatlarda sinir ve damar yaralanmaları asgari düzeye indirilebilir. Örneğin cerrah istemeden bile olsa yanlış yerde, yanlış alet kullanabilir. Fakat robotlara baktığımızda, onlar olacakları önceden görüp hemen durabilirler çünkü o şekilde programlanmışlardır.

Görsel kaldırıldı.

Bütün bu süreçlerin çözümü ve gereksinimleri noktasında tıp mühendisliği alanının giderek güçleneceği ve geleceğimizin buralarda şekilleneceği ortadadır. Tıp mühendisliğinin tanımına ve amacına baktığımızda; sağlık alanındaki ihtiyaçların giderilmesi ve karşılaşılan sorunların çözümü için tanı, tedavi ve araştırma hedefiyle kullanılan aygıtların mühendislik uygulamaları ile geliştirilmesi ve etkin kullanılmasını hedeflediğini görüyoruz. Ülkemizde tıp mühendisliği bölümü ilk defa 2013 yılında Karabük Üniversitesi’nde kurulmuş ve ardından 2014 yılında Acıbadem Üniversitesi’yle devam etmiştir. Böylesi bir teknolojik değişim süreci için fakülte sayısının çok az olduğu ortadadır. Oysaki 2019 yılı verilerine göre toplam 117 devlet ve vakıf üniversitesinde tıp fakültelerine yaklaşık 15.000 öğrenci kaydı yapıldığını görüyoruz. Tüm bu gelişmeleri planlamalara göre değerlendiriğimizde burada bir hata olduğunu görmekteyiz. Dünya artık teknoloji ile farklı bir alana yürürken ve tıp doktorluğu gelecekteki yerini robotlara bırakmaya hazırlanırken bizim de buna ayak uydurmamız, sağlık ile ilgili mesleklerimizin arz ve talebini doğru çözümleyerek bu yarışta daha güçlü bir şekilde yer almaya çalışmamız gerekmektedir.