İnsanlık ve hormonları 1- Mükemmeliyet merkezi olarak insan

insanlık ve hormonları

Mükemmel kelimesi Arapça kökenlidir. Türk dil kurumuna göre mükemmel kelimesi; “Kusursuz, tam, tamamlanmış, eksiksiz, olgunlaşmış, çok güzel, harikulade, şahane, yetkin, şahane bir biçimde.” anlamına gelmektedir. Bana göre mükemmel demek insan demektir. Milyonlarca yıldır gelişip adapte olmakta ve olgunlaşmaktadır. Tek bir hücreden birbirleriyle uyumlu milyonlarca hücrenin bir araya gelerek oluşturduğu kocaman canlılar olarak bizler; doğup ve büyüyüp “otomatik” bir şekilde yaşayıp gitmekteyiz. 

Tıp fakültesi sıralarından bu yana hep bu mükemmeliyet merkezinin ana sistemlerinin (santral sinir sistemi, dolaşım, solunum, boşaltım, endokrin, üreme, iskelet sistemi gibi) içerisinde birkaç sistemin diğerlerine göre çok daha fazla mükemmel olduğunu düşünmüşümdür. Beyin ve hormonlar. Bu fikrim yıllardır hiç değişmedi. Sadece son dönemde hayatıma fonksiyonel tıbbın ciddi olarak girişi ve yeni bilgiler edinmemle beraber bu ikiliye, üçüncü sırada bağırsak sistemi dahil oldu. Beyin bana göre vücudun patronudur. Her yere uyarı gönderir; her yerden uyarı alır. Patrondan habersiz kuş uçmaz. Hormonlar ise beynin elçileridir. Beynin salık verdiği her haberi ve yine beyne getirilecek her haberi bilirler. Beynin yanında pek heybetli görünmezler ama eteklerindeki taşlar çoktur. Bu elçiler yani hormonlar ister kötü ister iyi haber götürsünler, “elçiye zeval olmaz” der çıkarlar işin içinden. Bu yazı dizisinde elçilerin yani hormonların ne anlama geldiğini hep birlikte anlayıp öğreneceğiz ve elçilerin “kötü” haber götürmesini nasıl engelleyeceğimizi anlayacağız. 

Şimdi biraz kurgumuzu derinleştirelim. “Vücuttaki hücre, doku ve organların etkinliklerini çeşitli kimyasal haberci sistemlerin karşılıklı etkileşimi ile düzenleyen” bir sistem düşünün. Bu sistem; sinirlerin sonlanma noktalarındaki boşluk alana salınarak (nörotransmiterler-sinir ulakları) sinir işlevlerini bölgesel olarak, bezler veya özelleşmiş hücreler tarafından kana salgılanarak ve vücudun başka bir bölgesindeki hücrelerin işlevlerini etkileyerek (endokrin hormonlar) ve sinir hücreleri tarafından kana serbestlenerek (nöroendokrin hormonlar) vücudun başka bir bölgesindeki hücrelerin işlevlerini etkiler. Hormonlar, hücreler tarafından hücre dışı sıvıya salgı yapılarak farklı tipteki komşu hücreleri (parakrinler) veya kendisini oluşturan hücrenin yüzey reseptörlerine bağlanarak o hücrenin işlevlerini etkiler (otokrinler).

Bu sistem sinirden böbreğe, kastan kemiğe, kalpten akciğere, beyinden bağırsağa, yani tüm vücut hücreleri arasında bağlantıyı sağlar. Bu sistemin adı hormonlar sistemidir. Hormon denilince her ne kadar aklımıza insülin, östrojen, testosteron gelse de sistem onlarca hormon içerir. Sistem karmaşık ve mükemmeldir.

Hormonların gizemi ve gücü bazı sorulara verdiğiniz yanıtlardadır. Çok stresli ve gergin misiniz? Kendinizi hep yorgun ve halsiz mi hissediyorsunuz? Özellikle karın bölgesi olmak üzere çok kilo aldınız ve veremiyor musunuz? İnsülin direnci ve metabolik sendrom tanısı aldınız mı? Hayat eskisi kadar güzel gelmiyor mu? Cinsel hayatınız iyi gitmiyor mu? Sekse olan ilginiz azaldı mı? Depresyonda mısınız? Şekersiz, tuzsuz, kahvesiz ve alkolsüz bir hayat yaşayamıyor musunuz? Sabah kendinize gelmek için koyu bir kahve, akşam uyuyabilmek için birkaç kadeh içki almak zorunda mı hissediyorsunuz kendinizi? Kas ağrılarınız var ve her geçen gün artıyor mu? Kemikleriniz sık sık kırılıyor ve iyileşmeleri çok uzun zaman mı alıyor? Tüm eklemleriniz ağrıyor mu? Çıtayı iyice yükseltelim: Kalp krizi geçirdiniz; felç geçirdiniz ve tansiyonunuz hiç kontrol altına alınamıyor mu? Her türlü kolesterol hapını alıyorsunuz, egzersiz ve diyet yapıyorsunuz ama kolesterol bir türlü düşmüyor mu? Adet öncesinde oldukça gergin misiniz? Acıkınca siz siz olmaktan çıkıyor musunuz? Kısacası hayatınız ve hayatınıza dair her şey diyelim mi?

Bu sorulara çoğunuzun (fonksiyonel tıpla tanışana kadar ben de birçok soruya evet diyordum) “evet bu da bende var, şu da var” dediğinizi duyar gibiyim. Kesinlikle yalnız değilsiniz; çünkü farkına bile varamadan bize diretilen 21. yüzyılın saçma yaşam alışkanlıklarının yarattığı, biyolojik ritmimize ve doğaya uygun olmayan yaşantımızın “uyumsuz notalardan oluşturduğu şarkı” kulaklarımızı tırmalıyor. Ciğerlerimizi söküyor; bizi parçalıyor. Patron (beyin) çıldırmış, elçiler coşmuş veya pusmuş. Uyum, ahenk bozulmuş. Milyonlarca yıllık insan yaşamındaki gibi hücrelerin hormonlarla olan birlikteliği ve bütünlüğünün ahengi ne yazık ki bozulmuş.

Bu ahengi sağlayan ve tıp alanında her gün yeni yeni bilgilerle bizi bir araya getiren bu sistemin adı “psiko-nöro-endokrin-bağışıklık” sistemidir. Yani beyin, hormon, bağırsak ve bağışıklık sisteminin birbiriyle ahengi ve uyumudur. Sağlık denilen şey, bu sistemlerin birbirleriyle iyi iletişimidir. Bu yazı dizisinde bu iletişimin dilinden ayrıntılarına girerek bahsedeceğiz. Bunu anlamak, yani iyi iletişimi anlamak bizi sağlığımıza kavuşturacak ve sağlık-iyilik halinin devamını sağlayacaktır.

Patron beyin demiştik. Beyindeki hipotalamus bölgesi ve hipofiz bezi vücudumuzun komuta kontrol merkezleridir. Bu merkezler, ulakları (hormonlar) sayesinde vücudumuzun tüm hücreleriyle konuşurlar. Farklı diller tek bir amaca hizmet eder. Endokrin dili hormonlardır. Bağışıklık sistemi dili sitokinlerdir. Sinir sistemi dili ise nörtransmiterlerdir.

Hormonlar genel olarak üç ana gruba ayrılırlar:

1. Protein yapısında olanlar: Ön ve arka hipofiz bezinden, pankreastan (insülin ve glukagon), paratiroid bezinden (paratiroid hormon) salgılanan hormonlardır.

2. Steroid yapısında olanlar: Adrenal korteks (kortizol ve aldosteron), kadın yumurtalığı (östrojen ve progesteron), erkek yumurtalığı (testosteron) ve plasentadan (östrojen ve progesteron) salgılanır.

3. Tirozin amino asidi türevleri: Tiroid bezinden (tiroksin ve triiyodotironin, namı diğer T3-T4) ve adrenal medulladan (epinefrin ve norepinefrin) salgılanır.”

Nasıl? İsimlerin çoğu tanıdık geldi değil mi? Hepsine bakacağız, hepsini anlayacağız hiç merak etmeyin.

Bu hormonlar ne mi yapıyor? İnsülin, pankreas sayesinde kan şekerinizi dengeliyor. Adrenalin ve kortizol, adrenal bezler sayesinde strese verdiğiniz tepkileri ortaya çıkarıyor. Tiroid beziniz sayesinde tiroid hormonunuz salgılanıyor ve vücudunuzda ne kadar metabolik süreç varsa neredeyse hepsinin kontrolü sağlanıyor. Östrojen, progesteron ve testosteron, üreme organlarınız sayesinde cinsel davranışlarınızı, neslinizin ve cinsel işlevlerinizin devamını sağlıyor. Tüm hormonların birbirleriyle ilişkisi sayesinde de gelişim, uyku, ruh hali, yaratıcılık ve daha neler neler…

Haftaya öncelikle günümüzün en önemli hastalık nedeni ve aynı zamanda da sonucu olan stresi, stresin hormonlarla olan ilişkisini ve hasta örnekleri üzerinden de stres savaşında hastalarımıza nasıl yardımcı oluyoruzu konuşacağız.

Haftaya yazacağım başlığımızı şimdiden belirleyelim: “Hastalıkların hem nedeni hem de sonucu STRES ve tedavi yolları”

Haftaya görüşmek üzere…

Hormonlarınızla barışık, mutlu, huzurlu, sağlıklı ve stressiz bir hafta olması dileğiyle…

Hayatımızdaki hormonlar gibi küçücük, mini minnacık şeylerin önemine dair bir cümleyle sonlandıralım yazımızı…

“Hayatta mutluluk veren şeyler çok küçük parçalardır. Bir iyilik, bir gülümseme, tatlı bir bakış, iyi bir dilek… Aslında mutlu olanlar, bu küçük şeylerin huzuruna varmış olanlardır.”-George Bernard Shaw

 

 

Etiketler
insanlık ve hormonları
Mükemmeliyet merkezi olarak insan