Akif Akalın

Yazarın Yazıları


Kuşkusuz bir soruna birçok açıdan
bakılabilir, fakat sorunlara “tarihsel ve toplumsal” bir mercekten bakmak,
sorunun “kalıcı” çözümü için en akılcı olanıdır.

Kuşkusuz bir soruna birçok açıdan bakılabilir, fakat sorunlara “tarihsel ve toplumsal” bir mercekten bakmak, sorunun “kalıcı” çözümü için en akılcı olanıdır.

İşyerleri, işyerinde yapılan işin tehlike düzeyine göre “az tehlikeli – tehlikeli – çok tehlikeli” işyerleri olarak tanımlanırlar. Hemen herkes maden ocaklarının veya inşaatların “çok tehlikeli” işyerleri olabileceğini tahmin edebilir. Peki, hastaneler? Sağlık kuruluşları? Bir hastanenin de, çalışanları için bir maden ocağı veya inşaat kadar tehlikeli kabul edildiğini biliyor musunuz?

Google arama motoruna “sağlıklı beslenme” yazın, yalnız bugün içinde bu konuda kaç giriş yapıldığına bakın. Ben 0,6 saniyede 8 binden fazla giriş gördüm.
Hemen hemen bütün medya organları bugün sağlıklı beslenme konusuna yer vermiş. Reklamları saymazsanız rakam biraz azalabilir, fakat yine de sağlıklı beslenme medya gündeminde önemli bir yer tutuyor.

Son yıllarda dünyada giderek büyüyen bir tehdit halini alan aşı karşıtlığı, ülkemizde de alarm verir hale gelmiştir. Bilim ve Aydınlanma Akademisi’nin yayınladığı son rapor, 12 – 23 aylık çocuklarda tam aşılanma oranının yüzde 66,9’a gerilediğini ortaya koymaktadır. Bu durum, ülkemizde bir salgın hastalığın patlak vermesinin an meselesi olduğu anlamına gelmektedir.

The Guardian’ın 27 Ocak 2018 tarihli nüshasında Jamie Doward, İngiliz hükumetinin yurtdışında faaliyet gösteren İngiliz tütün devleri yararına “lobi faaliyetleri” yürüttüğünü açıklıyordu.

Google arama motoruna “Canan Karatay” yazıp son bir haftalık girişlere göz attığınızda, her zaman olduğu gibi Karatay’ın beslenme üzerine “yeni” tavsiyelerini görüyorsunuz. Genç erkeklere “turpu veya havucu çiğ olarak beyaz peynirle beraber yiyin, yanına da zeytin koyun, düz duvara tırmanırsınız”, genç kızlara da “fıstık yerseniz, fıstık gibi olursunuz” demiş.

Refik Durbaş’ın “Çırak Aranıyor” başlıklı bir şiiri vardır. Şair çırağın ağzından “ölüm hep bana, bana mı düşer usta?” diye sorar. Dünya ve Türkiye 2020 yılına felaketlerle girdi. Yeni korona virüs salgını yüzlerce can alırken, Elazığ depreminde şimdiye kadar 41 yurttaşımızı yitirdik. Elimde veri yok. Daha da üzücüsü istediğim verilere ulaşma şansım da yok.

Koronavirüs artık “kapımıza” geldi. Belki bugün, geçen hafta İran’dan ülkemize girmiş, henüz hastalık belirtileri göstermeden bedenindeki virüsü başkalarıyla paylaşarak aramızda dolaşanlardan biri hastalanacak ve Türkiye de virüsün yayıldığı ülkeler arasına girecek.