Nedim Şener: 10 maddede ‘covidiot’larımız

Hürriyet yazarı Nedim Şener koronavirüs önlemleri kapsamında hem sosyal hayatına devam eden hem de sosyal medya üzerinde doğrulanmamış bilgileri gerçekmiş gibi paylaşan insanlar hakkında ki düşüncelerini aktardığı bir yazı kaleme aldı.

Nedim Şener'in "10 Maddede 'covidot'larımız" başlıklı yazısı şöyle:

Ölümcül koronavirüsün sebep olduğu COVID-19, ortaya çıkmasıyla önce küresel bir salgına, aynı anda küresel bir paniğe yol açtı. Ve birçok kavramı da gündelik hayatımıza soktu.

Mesela hepimiz “pandemi” nedir artık biliyoruz, çünkü bu küresel salgını ve etkilerini hepimiz yaşıyoruz.

Virüsün yaygınlaşmasıyla birlikte İngilizce olarak yeni bir kelime ortaya atılmış: “Covidiot”.

“COVID-19” hastalığıyla “aptal” anlamına gelen İngilizce “idiot” kelimelerinin birleşiminden meydana getirilmiş.

Kelime anlamı olarak Türkçey“kovidaptalı, kovidsalağı” şeklinde çevrilebilir.

İngilizce olarak kullanılan “covidiot” iki anlamda kullanılıyor.

İNGİLİZCE İKİ ANLAMI VAR

Birinci anlamı, inatla “sosyal mesafe” protokolünü görmezden gelen ve böylece COVID-19’un daha çok yayılmasına sebep olan “aptal” kişiler.

İkinci anlamı ise gereksiz yere yiyecek stoklayarak COVID-19 korkusu yayan ve hayati malzemelerden başkalarını mahrum eden kişi.

Belli ki covidiot, yani kovidaptalları Batı’da iki türde sınıflandırılabiliyor. Oysa başta İtalya olmak üzere Batı ülkelerinden aylar sonra hastalığın girdiği Türkiye’de kovidaptallığını iki davranış ile sınırlandırmak mümkün olmadı.

Evet, sosyal mesafeyi korumayan, gereksiz alışverişle panik ve korkunun yayılmasına sebep olanlar var ama Türkiye’de dahası var.

TÜRKİYE’DEKİ ‘COVIDIOT’LAR

Bizdeki ‘covidiot’luk türlerini sıralayalım:

1) Uzmanların ve hekimlerin, Bilim Kurulu ve resmi makamların hastalığın yayılmaması için “Evde kalın” çağrısına uymayıp, zorunlu olmadığı halde gezmek, balık tutmak için sahilleri, sokakları dolduranlar. Polisin, zabıtanın “Sağlığınız için evinizde kalın” anonsunu duyup balık tutmaya ve yürüyüşe devam edenler.

2) Kendi sağlıkları için sokağa çıkması yasaklandığı halde sabahın erken saatlerinden itibaren dışarı çıkan 65 yaş üzerindeki kişiler.

3) “65 yaşındakilere yasak geldi, eve hapsedildiler” diye algı yaratmaya çalışanlar.

4) Dışarı çıkıp “Bana bir şey olmaz” diyerek ailesini, komşusunu, işyerindekileri, şehri ve ülkeyi tehlikeye atan herkes.

5) Koronavirüs ile mücadele için ilaç ve vitamin öneren yetkisiz ve ünlü kişiler.

6) Sosyal medyada koronavirüs ile ilgili gerçek dışı bilgiler paylaşan, kimden geldiği belli olmayan ses dosyalarını WhatsApp gruplarında yayanlar. Yalan haber yapanlar ve yayanlar.

7) “Şu duayı 50 defa, 100 defa okuyun, koronavirüs bulaşmaz” diyenler.

8) Koronavirüs ile mücadele için ağza burna fön makinesi tutmak gerektiği hakkındaki saçma sapan görüntüleri sosyal medyada yayınlayan ve paylaşanlar.

9) Koronavirüs ile mücadelede bilimsel yaklaşımı reddedip yalnız bazı yiyecek ve içecekleri öne çıkaranlar.

10) Koronavirüs ile ilgili rakamlar üzerinden panik havası yaratmaya çalışanlar.

Benim unuttuğum ama sizin aklınıza gelen “covidiot” yani kovidaptalları vardır. Etrafınıza bakın, onları göreceksiniz. Yaşadığımız sürecin ciddiyetini anlamayan sorumsuz kişilerin size ulaşmasını engelleyin, bırakın kendi aptallıkları içerisinde yaşasınlar.

ÇİN’E BAK ÖRNEK AL, İTALYA’YA BAK İBRET AL

Dünya genelinde dün itibarıyla COVID-19 virüsü bulaşan kişi sayısı 227 bini geçti. Bunlardan 11 bin 431’i öldü, 91 bin 994’ü iyileşti.

Türkiye’de vaka sayısı 947’ye, hayatını kaybeden sayısı 21’e çıktı.

Tam bu aşamada salgının Türkiye’de yayılmasını önlemek için sosyal iletişimi kısıtlamak, izolasyonu önemsemek önem kazanıyor. Tüm uzmanlar koronavirüs ile mücadelede şu an için bilinen tek yöntemin bu olduğu konusunda hemfikir.

Son yazımda Seattle Hastalık Modelleme Enstitüsü’nün evde kalmanın salgının önlenmesindeki etkisini gösteren rakamları paylaşmıştım. Bir kez daha hatırlatayım, 1 milyon kişilik örneklemeye göre eğer hiç kimse evde kalmazsa, iki hafta içinde hastalık 25 bin kişiye bulaşıyor ve 500 kişi ölüyor.

Eğer yüzde 25’i evde kalırsa vaka sayısı 5 bin, ölüm sayısı 100 oluyor.

Nüfusun yüzde 50’si evde kalırsa vaka sayısı 2 bine iniyor, ölüm sayısı 40’a iniyor. Nüfusun dörtte üçü yani yüzde 75’i evde kalırsa vaka sayısı 200’e, ölüm sayısı 4’e iniyor.

Bu bir modelleme diyebilirsiniz. Şimdi bunu gerçek durumla karşılaştıralım. Hastalığın dünyaya yayıldığı Çin’in nüfusu 1 milyar 500 bin dolayında. Hastalığın çıkmasıyla sıkı bir izolasyon ve sokağa çıkma yasakları uygulayan Çin’de vaka sayısı dün itibarıyla 81 bin 8 idi. Hastalığa yakalananlardan 3 bin 255 kişi ise öldü. Şimdi gelelim İtalya örneğine. İtalya’nın nüfusu 60 milyon, vaka sayısı dün itibarıyla 53 bin 578, ölüm ise 4 bin 825.

Nüfusu 23 kat daha fazla olan ve hastalığın çıktığı Çin’de ölüm sayısının bu kadar düşük olmasının birçok nedeni olabilir. Ama asıl önemlisi İtalya’da sokağa çıkma dahil halk tarafından önlemlerin geç uygulanması. Bu tabloya baktığımızda bizim ne yapmamız gerektiği açık: Zorunlu olmadıkça dışarıya çıkmamak.

NEDİM ŞENER / HÜRRİYET

Yeni yorum ekle

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.