Yapılmayan Ameliyatın Yapılmış Gibi Gösterilmesinin Hukuki Sonuçları

Medikritik Hukuk Danışmanı Av. Erkin Göçmen yazdı...

Bir hekim aslında yapmadığı bir ameliyatı yapmış gibi gösterir ise bunun hukuki sonuçları ne olur? Bu davranışı suç teşkil eder mi? Ederse hangi suçun işlendiği kabul edilmelidir? Böyle bir suçtan dolayı ceza alan hekime uygulanacak yaptırım nedir? Bu hekim işlediği fiilden dolayı meslekten men edilebilir mi? Yazımızda bir vaka bağlamında bu soruların cevabını arayacağız.

TANI, YATIŞ VE AMELİYAT

Somut olguda hasta, dizindeki rahatsızlık sebebiyle Ankara’da faaliyet gösteren bir özel hastaneye başvurmuş ve burada yapılan muayenesi sonrasında “opere ön çapraz bağ rüptürü” tanısı ile aynı hastanenin ortopedi servisine yatırılmıştır.

Yatış sonrasında ameliyata alınan hastanın sol dizine “BTB allogeft” ve “biobozunur vida” kullanarak ön çapraz bağı tamir edilmiştir.  Hastanın tıbbi belgelerinde, yapılan işlem “artroskopik ön çapraz bağ rekonstrüksiyonu revizyonu” olarak tanımlanmıştır.

AMELİYATIN YAPILMADIĞININ ÖĞRENİLMESİ

Ameliyatın üzerinden iki hafta geçmesine rağmen ağrıları devam eden hasta bu sefer bir kamu hastanesine müracaat etmiştir. Burada yapılan muayenede hastanın sol diz medial ve lateralinde 1 cm uzunluğunda insizyon görülmüş ve bunun üzerine hastaya “ön çapraz bağ rekonstrüksiyonu” ameliyatının uygulanmadığı anlaşılmıştır. Adı geçen ameliyatın yapılmadığından tıbbi belgelerde kullanıldığı iddia olunan “BTB allogeft” ve “biobozunur vidanın” aslında kullanılmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

SORUŞTURMA, YARGILAMA, CEZA

Yapılan şikâyet üzerine ortopedi ve travmatoloji uzmanı hakkında soruşturma yapılmış ve neticede ortopedistin “özel belgede sahtecilik ve kamu kurumuna karşı (SGK) dolandırıcılık” suçundan ayrı ayrı cezalandırılmasına karar verilmiş ve mahkeme tarafından hükmün açıklanması geri bırakılmıştır.

HEKİMLERİN MESLEKTEN MEN EDİLMESİ

1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun’un 28. maddesine göre hem sahtecilik hem de dolandırıcılık suçunun hekimlik mesleğinin icrasına engel teşkil ettiği kuralı sevk edilmiştir. Bir diğer anlatımla, bu suçlardan ceza alan kişiler hekim olarak mesleki faaliyet yürütemezler. Ancak bu yasak ömür boyu değildir. Bu suçlardan ceza alan bir hekim, yasada öngörülen süreler ve şartlar gerçekleştikten sonra, yasak hakların iadesi yoluyla mesleğini icra etme hakkına tekrar kavuşabilir.  

Türk Ceza Kanunu’nda sahtecilik suçu, özel belgede sahtecilik ve resmi belgede sahtecilik olmak üzere iki ayrı suç biçiminde tanımlanmıştır. Ancak hekimlik mesleğinin uygulanmasına engel teşkil etmesi bakımından bu suçlardan herhangi birisinden ceza almış olmak yeterlidir. Aynı durum dolandırıcılık suçu bakımından da geçerlidir. Bu olguda hekim sahtecilik ve dolandırıcılık suçundan ceza almış olmasına rağmen mesleğini uygulamaya devam etmektedir. Zira mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi halinde, hekimlik mesleğinden yasaklanma söz konusu olmamaktadır. Zira hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmaması anlamına gelmektedir.

Somut olgudaki karar bu yönüyle önem taşımaktadır. Şayet hekim hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı değil de ertelemeli veya ertelemesiz bir hapis cezası verilseydi hekim uzun bir süre mesleğini icra edebilme imkanından yoksun kalacaktı.

ÖZEL HASTANEDE DÜZENLENEN EVRAK RESMİ EVRAK SAYILIR MI?

Bu karar bağlamında bir diğer önemli husus da 5237 sayılı TCK’nun 210/2. maddesinde yer alan kuraldır. Bu hükme göre; “Gerçeğe aykırı belge düzenleyen tabip, diş tabibi, eczacı, ebe, hemşire veya diğer sağlık mesleği mensubu, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Düzenlenen belgenin kişiye haksız bir menfaat sağlaması ya da kamunun veya kişilerin zararına bir sonuç doğurucu nitelik taşıması halinde, resmi belgede sahtecilik hükümlerine göre cezaya hükmolunur.”

Bu fıkrada, kamu görevlisi sıfatını taşımayan sağlık mesleği mensuplarının görevlerinin icrasıyla ilgili olarak düzenledikleri belgelerin sahte olması halinde, bir özgü suç tipi tanımlanmıştır. Bu suç tipinin en önemli unsuru 210. maddesinin 2. fıkrasının 2. cümlesinde yer almaktadır. Kanun metnine dikkat edildiğinde, sahtecilik eyleminin işlenmesi ve aynı zamanda menfaat veya zarar koşulunun gerçekleşmesi halinde resmi belgede sahtecilik suçundan hüküm kurulacaktır.

Bu olguda, Yerel Mahkeme, kanunda öngörülen menfaat veya zarar koşulunun gerçekleşmemesi sebebiyle özel belgede sahtecilik suçundan hüküm kurmuş ve böylece hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilmiştir. Şayet anılan fıkranın 2. cümlesi uygulansaydı, yani hekimin bu olaydan menfaat elde ettiği veya hastanın zarar gördüğü sonucuna ulaşılmış olsaydı, resmi belgede sahtecilik suçundan hüküm kurulacaktı. Bu ihtimalde verilen cezanın alt sınırı 3 yıl olacağından hükmün açıklanması geri bırakılmayacak ve hekim de mesleğini icra edebilme imkânından da yoksun kalacaktı.