Savaş olmadan barış olmaz

Eşini haftanın iki günü diyaliz merkezine götüren ve eşine yazılan ilaçları almak üzere eczanemize uğrayan Vahdet isimli bir hastamız var. Her geldiğinde Covid-19 virüsünü "kör ana" olarak tanımlayıp, gözle görünmesi mümkün olmayan bu virüsün günümüz insanını düşürdüğü zor duruma vurgu yapar hastamız. 

Kompleks bir biyolojik organizma olan insan ile son derece basit bir biyolojik yapıyı temsil eden Covid-19 virüsünün, bir süre sonra aralarında barış ilan edip uyumlu bir şekilde yaşama formülünü bulacağı su götürmez bir gerçek. Aralarındaki mücadele, "savaş olmadan barış olmaz" sözünün vücut bulmuş hali âdeta. Dünya görüşü olarak İslamcı gelenekten gelen Vahdet Amcamızın isminin anlamının "bir arada, birlikte ve uyum içinde yaşamak" olduğunu düşünürsek; hastamızın eczanemize her uğradığında yaptığı espriyi hoş bir tesadüf olarak da nitelendirmemiz mümkün.

Evet! Savaş olmadan barış olmaz diyoruz. İlk olarak dile getirildiğinde sanki barışın ön koşulu savaşmış gibi bir anlam çıksa da bu söze daha farklı anlamlar yüklemek de olası. 

İnsanlık tarihi, insanın Covid-19 ile savaşına benzer sayısız mücadeleler ile doludur. Güçlü yaşama iradesi, insanı örgütlü bir yapı kurmaya zorlamış ve bu yolla tabiata karşı mücadele edebilmiştir insan. Yaşama tutunmak için gösterdiği irade, insanın oluşturduğu topluluklar içerisinde iktidar mücadelesine doğru evrilmiştir ilerleyen zamanda. Savaşlar, akıl oyunları farklı coğrafyalarda kurulan medeniyetler içinde ve yine bu medeniyetler arasındaki iktidarı ele geçirmek için ya da var olan iktidarı korumak için yapılır. Siyaset kurumu hep bu nedenle  varlığını sürdürür.  Birbirleri ile mücadele eden yapılar eninde sonunda savaşırlar ya da birinin diğerine savaşmadan boyun eğdirmesi ile sonuca ulaşılır ve uzlaşıya varılır.

İnsanlığın birikimi, gerek doğaya gerek birbirlerine karşı mücadele ve savaşlar neticesinde nice yıkım ve yeniden yapımlar üzerine kurulmuştur. Her bir kazanımın altında kan, ter ve gözyaşı vardır. Tam da bu nedenle değerleri çok yüksektir.

Medikritik için bugüne kadar yazdığım yazılarda, insanlığın birikimi ile Türk Eczacılığı'nın birikimi arasında paralellik kurmaya çabaladım. Geriye dönüp baktığımda cumhuriyetin kuruluşu ile şekillenmeye başlayan Türk Eczacılığı'nın birikimi takdire şayandır. Ve tüm bunları örgütlü geleneğimiz sayesinde gerçekleştirdik. Emeği geçen tüm öncülere buradan şükranlarımı sunuyorum. Eczacılık tarihi de âdeta öncülerin ve eczacının döktüğü kan, ter ve gözyaşı ile doludur. 

Tam da bu nedenle biz eczacılar, yönetme iddiasındaki meslektaşlarımızı eleştirirken örgütlü yapımız zarar görmesin diye eleştirilerimizde ölçülü olmaya gayret etmeliyiz. Örgütçü geleneğimize zarar gelir de piyasada bekleyen aç kurtlara alan açılır endişesini hep içimizde taşımalıyız. Aynı duyarlı davranışı yönetim kademesinde bulunan eczacı dostlarımızdan da beklemek hakkımız; öyle değil mi?

Bana ayrılan bu köşede yukarıda aç kurtlar olarak nitelendirdiğim; ilacı eczacıdan yıllardır ayırmaya çalışan güçlerin çabalarına karşı yeni bir anlayışa ihtiyacımız olduğunu vurguladım. Eczacının on yıllara dayanan örgütlü gücünü artık üretime doğru yöneltmesi gerektiğini söyledim. Türk Eczacıları Birliği'nin kaynaklarımızı ve kurumlarımızı doğru kullanarak ve bir “abi” modeli ile bunu yapabileceğini ve bu yolla, işsiz eczacı kitlesi için de yeni çalışma alanları açılabileceğini belirttim. 

Ancak yönetim kademesinde bulunan meslektaşlarımız bizleri hayal kırıklığına uğratmaya devam ediyorlar. Üzerinde oturdukları koltuğun dayandığı birikimlerde bir takım usulsüzlüklerin önüne geçememişler anlaşılan. Biz üretmekten, her türlü farklılığa rağmen birleşmekten söz ettikçe onlar öncü eczacılardan devraldıkları birikimi hovardaca harcama eğilimi içerisindeler.

Tekrar belirtmekte fayda görüyorum. Türk Eczacıları Birliği'nin iştirakleri, Eczacı Kooperatifleri, elliye yakın fakülte ve on yıllara dayanan örgütlü birikimi yeni bir yöne doğru evriltmek mümkün.

Delege pazarlıklarını bırakıp yeni modele öncülük yapınız lütfen. Aksi takdirde aynanın karşısına geçip saçlarımızı bağlamak ve yola çıkıp önerdiğimiz modeli hayata geçirmek bizlerin yakıcı görevi haline gelecek.

 

Etiketler
eczacılık