Nusret Fişek anlatıyor: Atatürk’ün halkçı sağlık politikaları

Tarih 30 Ekim 1923... Mustafa Kemal Paşa, İsmet Paşa'yı Köşk'e davet eder. Ülkenin genel durumu hakkında hazırlattığı raporları İsmet Paşa'ya şöyle sunar:

Tarih 30 Ekim 1923... Mustafa Kemal Paşa, İsmet Paşa'yı Köşk'e davet eder. Ülkenin genel durumu hakkında hazırlattığı raporları İsmet Paşa'ya şöyle sunar: "Cumhuriyet'in ilk başbakanı olarak seni düşünüyorum. Dur, hiç itiraz etme. Niye seni seçtiğimi şimdi anlayacaksın. Bizi yine büyük bir savaş bekliyor. Durumumuzun bir bölümünü Cephe Komutanı ve Lozan Baş delegesi olarak elbette biliyorsun. Büyük devletlerin bu sefil duruma bakarak, kısa zamanda pes edeceğimizi sandıklarını, Lozan dönüşü sen bize anlattın. Şimdi ben sana bildiğinden daha da acıklı olan genel durumu özetleyeceğim. Bize geri, borçlu, hastalıklı bir vatan miras kaldı” diyerek gerçekten manzarayı umumiyenin fotoğrafını çeker ve anlatır. Biz raporların özetini sunmaya çalıştık.

SIĞIR VEBASI HAYVANCILIĞIMIZI ÖLDÜRÜYOR

Doktor sayımız 340, sağlık memuru
430, ebe sayısı 140. (Nüfus yaklaşık 12 milyon, ortalama yaşam
süresi 40 yıl.) Pek az şehirde eczane var. Salgın hastalıklar
insanlarımızı kırıyor. Üç milyon insanımız trahomlu. 

Sıtma, tifüs, verem, frengi, tifo
salgın halinde. Bit, ciddi sorun. 

Nüfusumuzun yarısı hasta. Bebek ölüm
oranı % 50’yi geçiyor. 

Nüfusun % 80'i kırsal bölgede
yaşıyor. Bunun önemli bölümü göçebe. 

Telefon, motor, makine yok. 

Sanayi ürünlerini dışarıdan
alıyoruz. 

Elektrik yalnız İstanbul ve İzmir'in
bazı semtlerinde var. • Düşmanın yaktığı köy sayısı 830.
Yanan bina sayısı 114 bin. Ülkeyi neredeyse yeniden kurmamız
gerekiyor”

Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal, İsmet
Paşa’ya, Cumhuriyet’in ilanının ertesi günü, devamla;
“...Raporlarda daha ayrıntılı, daha acı bilgiler var. Bunları
Bakanlara ve parti yönetim kuruluna da ver. Genel durumu tam
bilsinler. Bütçemiz, gelirimiz yetersiz. İktisadi çıkmazdan
kurtulmak için geliştirdiğim bir düşüncem var.” 

ÖNÜMÜZDE ÖRNEK YOK

Bu zor durumdan nasıl çıkılabileceğini
gösteren ne bir örnek vardı, ne de bir deney. Ama yılmamak, ucuz,
geçici çarelerle yetinmemek, halkı kurtarmak için sorunları
çözmek, kalkınmak, ilerlemek, milli egemenliğe dayalı, uygar ve
özgür bir toplum oluşturmak, yüzyılımızın düzeyine yetişmek,
kısacası çağdaşlaşmak, bu büyük ideali tam olarak başarmak
zorundayız. Bu ana kadar bu ideali koruyarak geldik. Bundan sonra
daha hızlı yürümek zorundayız. Bunun için gerekli yöntemi,
yolu birlikte arayıp kendimiz bulacağız. Yoksul ve esir ülkelere
örnek olacağız. Kaderin bizim kuşağımıza yüklediği kutsal
bir görevdir bu.

Anadolu nüfusunu oluşturan yaklaşık
13 milyon kişinin 2 milyonu dış göç, 2 milyonu ise iç göçe
uğramıştı. Bu yapılanma içinde halk, pek çok hastalıkla
uğraşmak zorundaydı; tifo, tifüs, kolera, trahom, verem, sıtma,
çiçek, frengi gibi salgın hastalıklar Anadolu’da yaygındı.
(A. Saltık: Bunlara Cüzzam, bitlenme, uyuz da eklenmeli ve ağır
beslenme bozukluğu!) Öyle ki, Kurtuluş Savaşı yıllarında
Anadolu’daki toplam 13 milyon nüfusun yarıya yakını hastaydı.

3 NO'LU KANUNLA KURULUYOR

İşte bu manzara karşısında 29
Nisan 1920 iç isyanlara, asker kaçaklığına karşı düzenli
orduyu kurmak amacıyla Hürriyet-i Vataniye kanununu çıkardı.
Devamında Atatürk 2 Mayıs 1920 günü çıkardığı kanun ile
Sağlık ve Sosyal Bakanlığı’nı kurar (şimdi oradaki sosyal
kelimesi de düştü) Dr. Refik Saydam ile. 1937 yılına kadar bu
görev onda kaldı. Osmanlı döneminde ise sağlık İstanbul
içindi. Ordu ve saray için sağlık sistemi vardı. Saraydaki
baştabiplik de sadece bunun içindi.

[[{"type":"media","view_mode":"media_large","fid":"3701","attributes":{"class":"media-image wp-image-12843","typeof":"foaf:Image","style":"","alt":""}}]]

Soldan sağa Nusret Fişek, babası
Hayrullah Fişek ve kardeşi Hicri Fişek, 1933, Edirne

1925 tarihinde 1.Milli Tıp Kongresi,
Meclis salonunda yapıldı. Ancak sadece uzmanlar katılmadı,
Atatürk’ün emri ile tüm TBMM üyeleri de katıldı. Milletin
sağlık sorunları olunca konu tüm meclisin gündemine girmişti.
Kongre, 1968’e kadar her 2 yılda bir tekrarlandı. 

1925’te ‘Trahomla Savaş’ Kanunu,
yine aynı yıl ‘Sıtma İle Savaş’ kanunu çıkarılır.
Koruyucu hekimliği esas alan 1921-1937 dönem Sağlık ve Sosyal
Bakanı olan Dr. Refik Saydam, koruyucu hekimliği Bakanlığı’nın
uygulama ve tezlerinin en önüne koyar. İl sağlık müdürlükleri,
ilçe sağlık müdürlükleri, hükümet tabipliği gibi tedavi
öncesi kamuya hizmeti esası alan sağlık politikaları ile devlet
bulaşıcı hastalıkları yener.

1938 -1960 arasında ise Atatürk’ün
sağlıktaki devlet tekeli kırılmaya başlar. SSK vb. iş kanununda
çok olumlu işler başarıldıysa da yatakta tedavi sistemi artık
esastır. Koruyucu hekimlik yerine kamu özel sektör ortak çalışması
görülür, liberallik başlar. Hikayemizin geri kalanı hepimizin
bildiği özelleştirme ve Çiller’in “Son Sosyalist Devleti
yıktık” dediği zamanlar.

'GÖKTE ALLAH YERDE SOSYALİZM'

1960-1980 dönemi: Fişek Hocamız
müsteşardır, uygulamaya Muş’ta başlar. 1963 milliyet
gazetesinin kendisi ile yaptığı bölgedeki röportaj yayınlanır.
Muşlu bir yurttaşın o dönemi özetleyen anlamlı cümlesi budur:
“Gökte Allah Yerde sosyalizo”. Sağlık Bakanı Muş’a gider,
halka sorar “ne istiyorsunuz” diye. O Bulancaklı Hüseyin efendi
“sosyalizaso” der, bu tartışma tüm hışımla Nusret Fişek
için engelleri ortaya çıkarır. “ADD kurucu üyesi Komünist
Nusret” olur! Bakanlık ayaklanır, zaten Maliye Bakanlığı
uygulamaları için sürekli engel çıkarır, bir de “sosyalizo”
ne demek? Bakan Faruk Sükan köpürecek düzeydedir. İngiltere’den
bölgeye gelen heyetler, Dr. Fişek hocaya bu kelimenin sosyalizm
olmadığını iknaya çalışırlar Atatürk’ün sosyalist halkçı
Koruyucu Hekimliğini esas alan, toplumcu devletçi politikaları
Muşlu emekçinin ağzından böyle ifadesini bulur.

Gladyo ve Fethullah’ın doğuş
yılları ve Gladyo’ nun devleti kuşattığı yıllar, komünizm
ile mücadele derneklerinin hızla, Özel Harpçi MİT müsteşarı
Fuat Doğu emri ile açıldığı yıllardır. Kabak Fişek Hoca’ya
patlar. Nusret Hoca ilan edilmiştir, o da başlar sosyalizo
kelimesinin sosyalizm olmadığını kabul etmeye… Ama MBK üyesi
Muzaffer Özdağ ona bu görevi önerirken “ Sağlıkta
devletçilige geçiyoruz” demişti. Halen Eskişehir Tabip
Odası’ndaki kayıtlarda o sözler “Gökte Allah yerde sosyalizm”
şeklinde yazılıdır. ADD kurucu üyesi Fişek’in çekmediği
kalmaz, ancak o savaştan da yılmaz. Ortamı böyle idi…

Daha sonra DPT kurulur, 5 yıllık
kalkınma dönemine geri dönülür. Fişek dönemi uygulamaları bir
efsanenin artık yeniden yaşama dönmesidir. Fişek, 1976 yılında
kitaplaşmamış yazısını (Özgür İnsan Dergisi’nde 1976, sayı
3, sayfa 27-28) yazdığı dönemde, Çin’deki sağlık
politikasını kendisine olumlu rehber olarak gördüğünü
anlıyoruz. Mao dönemi, Kültür Devrimi, ‘Çıplak ayaklı
doktorlar’… 

Karargahı bombalayan sloganın esas olarak halk sağlığı için uygulandığını inceler. Çin’i ziyaret eden dünya sağlık merkezlerinden bir doktorun o günlerdeki raporunda “Çin’de bulunduğum kasabada 4 sinek gördüm” dediğini, daha sonraki zaman da gözlemlerinde “bu kasabada hiç sinek yok” notunu alır. Fişek Hoca’nın ilham kaynağı Çin konusunu başka bir zamand a yazmakta fayda var...

HAYATİ ÖZCAN / İZMİR AYDINLIK

Yeni yorum ekle

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.