Aşıların tarihi

Tüm dünyada yaklaşık bir yılı aşkın süredir coronavirüs ile meydana gelen pandemi sürecinin içerisinde bulunmaktayız. Bu süreçte maalesef toplum olarak oldukça sıkıntılı günler yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz. 21. yüzyılın başlarında böylesi bir süreç hepimizi bazı alışkanlıklarımızı, değerlerimizi, tedavi ve koruyucu sağlık hizmetlerimizi tekrar gözden geçirme noktasına getirdi. Ne mutludur ki insanlık tarihinde böylesi bir çağda içinde bulunduğu bu pandemi sürecinde çıkarabilecek bir, hatta birkaç aşıyı bir yıl gibi kısa sürede bulup geliştirerek geniş topluluklara uygulamaya başladı. Evet, bu süreçten bizi çıkarabilecek,  bir umut ışığı olan, dört gözle beklediğimiz aşılarımıza kısa sürede kavuştuk. Bu dönemde biraz kafa karışıklığı yaşanmış, aşı olup olmama konusunda tereddüde düşülmüş olabilir. Ancak biliyoruz ki bulaşıcı hastalıklarla insanlığın mücadelesinin ne ilkini ne de sonuncusunu yaşıyoruz. Daha önce de birçok salgın hastalıklarla savaştık, bundan sonra da savacağımız aşikârdır. Hiç şüphesizdir ki bu pandemi sürecinde de en güçlü silahımızı aşılar oluşturmaktadır. Aşılama tarihine bir göz atarsak ne denli değerli bir gücümüzün olduğu daha iyi anlaşılacaktır.

Tarihte aşılama olarak kabul edebileceğimiz ilk uygulamayı M.Ö. 590 yılında yine Çin'de çiçek hastalığından korunmak için ciltte bulunan iltihaplı maddenin sağlıklı kişilerin  burnuna verilmesi şeklinde görmekteyiz. Bildiğimiz anlamda aşılama yöntemi ise 1796 veya 1798 tarihleri olarak görülmektedir. Edward Jenner çiçek hastalığına karşı ilk uygulamayı başlatmış ve günümüze kadar hızlı adımlarla sürüp gelmiştir.

Ülkemizde de aşılama tarihi Osmanlı İmparatorluğu döneminde 1700'lü tarihlere  kadar uzanmaktadır.1721 yılında İngiliz Büyükelçisinin eşi Lady Mary Montagu ülkesine yazdığı bir mektubunda İstanbul'da çiçek hastalığına karşı bir çeşit  aşılama yapıldığından bahsetmiş ve bu uygulamanın Avrupa 'da yayılmasını sağlamıştır. Bu mektup aşı uygulamaları ile  ilgili en eski belgedir. 1800'lü yıllardan sonra ülkemizde de Jenner tipi aşılama yöntemleri başlamış 1840’tan itibaren başvuran çocuklara çiçek aşısı yapılmıştır.

1880’li yıllardan sonra hekim ve veteriner hekimlerin çalışmaları, Louis Pasteur’un mayalanma ve bulaşıcı hastalıkların oluşumunda mikroorganizmaların sorumlu olduğunu göstermesi, bakteriolojideki gelişmeler Avrupa tıp çevrelerinde devrim olarak tanımlanmıştır. Pariste Pasteur Enstütüsü’nde 1884’te ilk kuduz aşısı geliştirilmiş ve ilk kez bir insan üzerinde uygulanmıştır.

Osmanlı topraklarında da sağlık çalışmalarında bakterioloji, bulaşıcı hastalıkların yönetimi koruyucu hekimliğin temeli olarak görülmüştür. Özellikle 2.Abdülhamit’in döneminde, o devrin devlet başkanlarından yardım talep eden Louis Pasteur‘e çalışmalarını İstanbul‘da yapması teklif edilmiş, bu teklif kabul görmeyince önemli bir miktar maddi yardım ve Osmanlı ‘dan üç kişinin kendisinin yanında asistan olarak gönderilmesi teklifi sunulmuştur. Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriye-i Şâhâne’den müderris Alexander Zoeros Paşa’nın başkanlığı altında, Kaymakam (yarbay) Dr. Hüseyin Remzi ve Kaymakam (Yarbay) Veteriner Hüseyin Hüsnü beyler bu görevle enstütüye gönderilmişlerdir. Daha sonra bu kişiler geri döndüklerinde 1887 yılında Kuduz Tedavi Müessesini kurmuşlardır. Bu kurum dünyada 3. Doğu da ise ilk kuduz merkezi olmuş ve kuduz aşısı ve daha sonraki yıllarda da difteri serumu üretmiştir.1885 yılında ise dünyada ilk defa çiçek aşısı uygulaması için Osmanlı İmparatorluğunda kanun çıkarılmıştır. Dünyadaki o dönemde olan gelişmeler çerçevesinde yine kuduz, difteri, sığır vebası, kızıl serumları ve tüberküloz aşıları üretilmiş ve halk sağlığını korumak amacıyla ile uygulanmıştır. Aşı ve serum üretimi Kurtuluş Savaşımızın zorlu çetin  yıllarında da devam etmiştir. İstanbul’un işgali sırasında da aşı merkezi önce Eskişehir ‘e daha sonra da Kırşehir ‘e taşınmıştır. Aynı dönemde Afyon ‘da çiçek aşısı üretilmeye devam etmiştir. Benzeri aşı ve serum üretimleri Cumhuriyet döneminde devam etmiş 1928 yılında Hıfzıssıha Enstitüsü’nün kurulması ile merkezleştirilmiştir.

aşı
Hıfzıssıhha Enstitüsü

Büyük mücadeleler ile sürdüğümüz Kurtuluş Savaşı sırasında milli mücadelemizin ve irademizin en önemli kurumu olan Türkiye Büyük Millet Meclisi  3 Mayıs1920 de ilk sağlık bakanı olarak Adnan Adıvar ı seçmiş  ve çıkarmış olduğu üç kanunla koruyucu sağlık hizmetlerini yürütebilmesi için Hükümet tabipliği ve Sağlık Müdürlüklerini oluşturmuştur. 1928 yılında Hıfzıssıha Enstitüsü’nün kurulması ile aşı ve serum üretimi devam etmiş insanlarımızı perişan eden salgın hastalıklarla mücadele de çok önemli bir güç olarak bu aşılar ve serumlar kullanılmış ve bazı hastalıkların sağaltımı sağlanmıştır.

Cumhuriyetin ilanından sonra Dr. Refik Saydam döneminde “Tababet ve  Şuabatları Sanatlarının Tarz-ı İcraasına Daiir Kanun” ve “Umumi Hıfzıssıha Kanunu” ile yine 1961 yılında sayın Nusret Fişek hocamızın 224 sayılı Sağlıkta Sosyalizasyon diye adlandırılan “Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Kanunu” gibi kanunlarla halkın sağlığının korunması ve aşılama çalışmalarının tüm ülkeye yayılması sağlanmıştır.

1930-1940’lı yıllar aşı serum üretiminin arttığı yıllardır. Milyonlarca doz toksoid difteri ve tetanos aşıları, Semple tipi kuduz aşısı, çiçek aşısı, kuduz serumu, pnömokok aşısı üretilmiştir. Yine bu tarihlerde  1940’da Çin’deki kolera salgını sırasında Türkiye’de üretilen kolera aşısı Çin’e ihraç edilmiştir. Ayrıca İkinci Dünya Savaşı sırasında Türkiye, çok sayıda ülkenin tifüs aşısı gereksinimini karşılamıştır.

1990’lı yıllara gelindiğinde Refik Saydam Hıfsızsıhha Kurumu tarafından toplam 18 farklı tip aşı üretilmekteydi. Tifo, Dizanteri, Kolera, Veba, Meningokok, Stafilokok, Boğmaca, Brucella, Oral BCG, İntradermal BCG, Difteri, Tetenoz, Kızıl, Karma Aşılar, Lekeli Humma, Kuduz, Çiçek, Grip Aşısı ülkemizde üretilmekteydi. Bununla beraber, teknolojideki yeni gelişmeler ve üretim için getirilen yeni kurallar üretimi sınırlandırmış, 1997 yılında en son olarak BCG aşısının üretimi de bitirilince aşı üretimimiz sona ermiştir. Aşı üretiminin sona ermesi ile aşılar satın alınarak temin edilmeye başlanmıştır. 1998 yılında aşı üretim faaliyetleri durdurulan Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi, 2 Kasım 2011 tarihinde kapatılarak o tarihte yeni kurulan Halk Sağlığı Kurumu bünyesinde yer alan Ankara Halk Sağlığı Merkez Laboratuvarı haline dönüştürülmüştür. Son yirmi yıl, dünyada bioteknolojinin çok hızlı geliştiği bir dönem olmuştur. Bu gelişmeler aşı üretimine de yansımıştır. Şu anda ülkemizde lisanslı bir aşı üretilmemekle birlikte teknoloji transferi ile aşıların kısmi üretilmesine çalışılmaktadır. Sağlık Bakanlığı yaptığı ihalelerde teknoloji transferi şartı bulundurmaktadır.

aşı
İlk üretilen BCG aşısı ve prospektüsü

Ülkemizde Sağlık Bakanlığı’nın Genişletilmiş Bağışıklama Programımıza bağlı olarak oluşturduğu olduğu Ulusal Çocukluk Dönemi Aşılama Takvimimize göre 10 çeşit aşı uygulaması yapılmaktadır. Bu rutin çocukluk çağı aşılamalarının yanı sıra, geçmiş yıllarda ulusal aşı kampanyaları da düzenlenmiştir. 1967 yılında Dünya Sağlık Örgütü'nün öncülüğünde çiçek hastalığına karşı kitlesel bir aşılama programı başlatılmış ve sonuç olarak 1977 yılında bu hastalık tamamen eradike edilmiştir. Artık çiçek hastalığı dünyada görülmemektedir. Yine 1985 tarihinde Türkiye Aşı Kampanyası, 1995 tarihinde Ulusal Polio Günleri 2005 tarihinde Kızamık Aşı Günleri gibi kampanyalar yapılarak bu hastalıklarla önemli ölçüde mücadele edilmiş, neredeyse ülkemizde görülmez duruma kadar gelinmiştir.

Aşıların ve aşılama çalışmalarının bu başarısı, neredeyse insanların bu hastalıkla oldukça az karşılaşıyor olmaları, sanki bu durumun doğal bir sürecin sonucu olduğunu düşündürmeye başlamış ve aşılamanın önemini unutturma noktasına getirmiştir.

Son yıllarda karşılaştığımız aşı kararsızlığı, aşı karşıtlığı düşünceleri biraz da aşının bu başarısının kurbanı olmasına neden olmuştur. Maalesef bağışıklama çalışmalarındaki en küçük bir gerileme bu tür bulaşıcı hastalıkların toplumda tekrar salgınlar yapmasına neden olabilecektir. Şimdi de karşı karşıya kaldığımız coronavirüs salgınından da çıkmamızı sağlayacak en önemli gücümüz aşılar ve bu aşılama ile oluşturacağımız toplumsal bağışıklık olacaktır.

Aşılar ile sağlıklı bireyler, sağlıklı toplum, aydınlık yarınlar!

Aşı candır hayat kurtarır.

 

Kaynaklar:

1.Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü. Türkiye'de aşının tarihçesi. Erişim: https://asi.saglik.gov.tr/genel-bilgiler/33-asinin-tarihcesi.html.

2.Saçaklıoğlu F, Davas A, Döner B ve ark. Aşı Pazarı Can Pazarı: Aşı Üretiminin Perde Arkası. Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi, Ankara, Mart 2003. ISBN: 975-6984-47-3.

3.TUSEB Türkiye ‘de Aşı ve Serum Üretiminin Tarihçesi www.tuseb.gov.tr

4.Türkiye 6.EKMUD Bilimsel Platformu Bağışıklamanın Tarihçesi .

5.Türkiye’de Bağışıklama Hizmetlerinin Durumu  www.ttb.org.tr

 

 

Etiketler
aşıların tarihi