Aşağıdaki sorulara yanıtınız evetse hormona ihtiyacınız var demektir. Eğer ki yaşınız kırkı geçmişse erkek hormonlarıyla tanışma zamanınız gelmiştir diyebiliriz. Sanırım doğa şöyle demektedir:
-“Dostum senin yaşın kaç?
-40 ağabey…
-Ooo bayağı bir olmuş, çoluk çocuk var mı?
-Evet, var ağabey.
-Bak şimdi şöyle yapalım; zaten kıt kanaat yetirebildiğimiz oksijeni, gıdayı ve barınma alanlarını artık çocukların kullansın. Sen yavaş yavaş yol al, çocukların yaşasın”.
Sonuçta 40 yaşından sonra sadece kadınlarda östrojen ve progesteron düşmüyor. Erkeklerde de testosteron düşmeye başlıyor. Birçok erkeğin zannettiği gibi hormonların azalması sadece kadınlara özgü bir durum değil. Her ne kadar tüm dünyada olduğu gibi bizde de erkekler bana bir şey olmaz mantığında olsa da bu özgüven mantıklı bir özgüven değil. Bunu ben söylemiyorum doğa ve bilim söylüyor.
- Kas gücü ve kitlesinde azalma
- Kemik erimesi
- Halsizlik, enerji yokluğu, depresyon
- Motivasyon ve inisiyatif kaybı
- Eski 8 saatlik kesintisiz uykuların kaybolması
- Yaşam enerjisi ve isteğinde azalma
- Düşünce keskinliğinde düşme
- Anksiyete (sıkıntı hissi)
- Kendine güvende düşme
- Hafızada zayıflama
- İrritabilite, öfke patlamaları
- Prostat hipertrofisi
- Karın kaslarının yerini alan yağ kitlesi
- Sonuç vermeyen egzersiz seansları
- Bel ve eklem ağrıları
- Ereksiyon(sertleşme) sorunu
- Libidoda (cinsel istek, arzu, uyarılma) azalma
Bu şikayetlerde özellikle 60 yaşını geçmiş, çevrenizde “huysuz ihtiyar” olarak tanımlayabileceğiniz yakınlarınız varsa, aşağıdaki şikayetlere de sahipse hormon ihtiyacı var mı diye düşünmenizi öneririm. “Adam bir anda huysuzlaştı aslında pamuk gibi biriydi.” diyorsanız bahsi geçen kişinin hormonu eksik gelmiş olabilir.İnsanı hormonsuz, çiçeği susuz bırakmayın. Tıbbi literatürde geçen “Grumpy (irritable) old man syndrome”, “Huysuz ihtiyar sendromu” bulguları nelermiş bir bakalım:
- Kederli
- Enerjisi düşük, halsiz
- Öfkeli, gergin
- Huzursuz
- Sevgisiz
- Sürekli savunma halinde
- Tatminsiz
- Alaycı
- Sabırsız
- Tartışmaya hazır
- Talepkar
- Hobi ve aktivitelerden uzak, ilgisiz
- Konsantrasyon ve hafıza sorunları
- Uyku sorunu yaşayan
Gerçekten de hormonlar bu kadar etkili mi? Birkaç yazıyla “cinsiyet” hormonlarının sadece “cinsiyetle” ilgili olmadığını anlatmaya ve bu hormonlardan önemlilerini vurgulamaya çalışacağız.
Bizler gündelik fonksiyonel tıp pratiğimizde özellikle aşağıdaki hastalıklarla başvuranlarda mutlaka hormonsuzluk bir neden midir diye bakıyoruz. Bu hastalıklar:
- Metabolik Sendrom *
- Obezite*
- Diyabet*
- Kardiyovaskülerhastalıklar *
- Osteoporoz*
- Alzheimer
- Hafıza kaybı*
- Depresyon*
- Düşkünlük – Kronik yorgunluk*
- Tümnedenlerden mortalite
- Adale kaybı*
- Erektildisfonksiyon*
- Kronik uykusuzluk*
(*)işareti bulunan hastalarımızda ise vakit kaybetmeden total testosteron ve serbest testosteron bakıyoruz. Burada serbest testosteronla ilgili bir uyarı yapmak istiyorum. Elinize aldığınız biyokimya kan sonucunda birçok laboratuvarın serbest testosteron düzeylerini (sonuç değerinin hemen yanında genelde elle hesaplanmıştır yazar) uygun ve doğru bir şekilde ölçmediğini söylemek gerekir. Fonksiyonel tıpta bizler kan albümin düzeyi ve seks hormonu bağlayan globülin adlı tetkiklerle yaptığımız bir formülle hesapladığımız serbest testosteronu değerlendirme aracı olarak kullanıyoruz. Genelde total testosteron için 300 ile 1050 ng/dlgibi oldukça geniş bir aralık “normal” sayılmaktadır. Bizim için optimal, yani ideal aralığın total testosteron için 600-1000 ng/dl olduğunu, serbest testosteron düzeyinin (yukarıda bahsettiğim fonksiyonel tıp hesabına göre) ise 9 ng/dl ve üzerinde olması gerektiğini söylemeliyim. Peki hastalarımıza ne zaman testosteron başlama ihtiyacı duyarız? Hastanın yazının başında bahsettiğimiz şikayetleri mevcutsa total ve serbest testosteronu düşükse hastaya hormon replasmanı yapmamız gerekir.
Haftaya testosteronla ilgili çok daha fazla ayrıntıya gireceğiz.“Testosteron kime, ne zaman, nasıl verilir? Kime verilmez? Yararları nelerdir? Zararı var mıdır?”Bunları konuşacağız.
İyi haftalar diliyorum.
“Hormonlarınızı kontrol etmek, hayatınızı kontrol etmektir”. – Barry Sears