Koronavirüs: bir yıllık beraberlik

Covid denince…

Hastalıkla ifade edilen; Sanki “ Grip”.

 Ateş, nefes darlığı, dayanılmaz vücut-kas-ağrıları.

Tat alamama, koku kaybı, daha onlarca belirti,bulgu…

Ama “Grip” hiç değil.

Anlaşıldı ki; Nerede düşkün, yaşlı, bağışıklığı düşmüş,

Kalp damar ve şekeri hastalığı olan varsa risk altında.

Önce Çin’de, yayılmış yerel de; Wuhan kentinde.

Sınırlı bir bölgede. Kısacası: Endemik.

Sonra komşular, uzak ülkeler.

İtalya, İspanya ve Avrupa, derken Amerika.

Kıtalararası yayılım. Yani “epidemi” hali.

11 Mart 2020: Pandemi

Mart 11, yıllardan 2020

Ve Dünya Sağlık Örgütü İlan etti,

Koronavirüs yetmiş iki millete bulaşmış

Şimdi “Pandemi” zamanı.

Türkiye’de Koronavirüs

Uzunca bir süre Türkiye mavi bir ada idi. Virüsten ari ülke.

Komşular; İran,Rusya ve Avrupa kırmızı iken.

Ve Pandemi ilanı: 11 Mart 2020.

Türkiye’yi alarma geçirdi.

Yeni bir yaşam başlıyordu belli.

Geçmiş dönemden salgınlara yönelik “stratejk plan” devreye girdi.

Ancak virüs, bilinmezlerle doluydu.

Şanslıydık çünkü Korona bilim kurulu oluşturulmuştu.

Yeterince hastanemiz, hasta yatağımız, yoğun bakımımız vardı.

Çok deneyimli, başarılı hekimlerimiz, sağlık elemanlarımız vardı.

Ancak süreç bilinmeyenlerle doluydu.

Çeşit çeşit ilaçlar deneysel aşamadaydı.

Koronaya karşı kanıtlanmış ne bir ilaç, ne de bir aşı.

Covid: Toplumdan Kazanılmış Bir Hastalık

Virüs belli, hastalığı da tanımlandı.

Ancak başa çıkmak zordu.

Okullar, hava alanları,sınırlar kapatıldı.

Bizler evlere kapandık.

Korkudan, kaygıdan.

Gözle görülmez, elle tutulmaz,

mini minnacık, üstelik canlı bile değil,

genetik bir yapı.

Halk dilinde adı: Korona. Bilimsel adı: SARS-Cov19.

Hastalık adı: Covid 19

Koronavirüs bildiğimiz virüslerden değildi.

Öyle ki virüsün sadece adı ve kendisi vardı.

Ne pasaport taşıyordu sınırları geçmek için,

Ne de adres soruyordu varmak için.

Virüs; Solunum yolu ile bulaşan, toplumdan kazanılmış bir hastalıktı.

Virüs dalgalar halinde ilerliyordu. İlk dalga Mart ayında başladı.

İnsanlar şaşkın, çaresiz.

“Tedbir” olarak önerilen ise; Maske, mesafe, hijyen.

Eve kapanmalar.

Riskli grupları musallat olup, onları hastanelik, yoğun bakımlık yapıyordu.

Oran çok yüksekti. Kitleler halinde ölümler bildirildi.

İtalya’da, İran’dan, İspanya’dan, İngiltere’den…

Sosyal alanların kapılarına kilit vuruldu.

Okullarda çocuk sesleri duyulmaz;

trenler, vapurlar düdük çalmaz oldu.

Birden hayat durdu.

Alınan en önemli “tedbir”: 65 yaş üstüne sokağa çıkma yasağı.

Eve kapanmalar.

“Yeni Normal Hayat” 1 Haziran 2020

Sonra yaz başı: Haziran.

Birinci dalga yükselişi resmi bildirimlere göre bükülmüştü.

 Ve “Yeni normal hayat”’a dönüş ilan edildi.

Yaz aylarında virüsün yok olacağı yaygındı.

Şimdi biliyoruz ki; Virüse karşı mevsimsel döngü;

sıcak, kış kıyamet etkisiz.

Sandık ki virüs bir daha gelmeyecek.

Ancak biz yaz ayını yaşarken,

Kış ayını yaşayan Ekvator altı ülkelerinden acı

Haberler geliyordu.

İkinci Dalga’ya yakalanmak

 Ve aylardan güz.

Virüse karşı aşı çalışmalarının ilk sonuçları alınmaya başladı.

Ne var ki ikinci dalga tekrar başlamıştı yeniden.

Nihayet çeşit çeşit aşılar faz çalışmalarını tamamladı.

Çok büyük bir başarı idi.

Elimizde güçlü bir seçenek vardı: Aşı

Onay aldılar.

Kitleler halinde aşılama başlandı.

Sıkıntı yeterli üretimin olmaması.

Bir de “adaletsiz” aşı kapma yarışı.

Koronasız Yaşam Mümkün mü?

Bir yıl geçti aradan. Virüs hala aramızda.

Savaşım henüz bitmedi.

Ancak farkındayım;

1. Virüs aramızda dolaşacak tıpkı grip virüsü gibi.
2. Hastalığı hafif geçirmek bir şans. Ancak “Covid sonrası sendromu”!

3. Bilime inan, aşı karşıtlarına boş ver! Şu anda elimizdeki silah: Aşı.

4.Aşı sırası size geldi mi, git hemen aşılan. En iyi aşı ele geçen aşıdır.

5.Aşı koruma ve güvenlik yüzdeleri belli. Güvenli ve koruyucu.

6. Şu anda tartışılan konu: Mutasyon. Aşı etkili olacak mı? Ancak şu anda çoğu aşı etkili olduğu bildirildi. Ancak gelecek yıllar ne olacağı bilinmez.

7.Sadece aşılanmak yetmez. Virüsün toplumsal dolaşımını engelleme gücü bizde.

8.Maske, fizik mesafe ve hijyen vazgeçmeyeceğimiz bir davranış biçimi olmalı.

 

Prof. Dr. Ramazan İnci

 

Etiketler
covid-19